ÜNİTE 5 KELİMELERİ - THE INTERNET
ÜNİTE 7 KELİMELERİ - TOURISM
The Internet | İnternet |
a magazine article | dergi makalesi |
a questionnaire | anket |
a contract | kontrat |
Computer Words | bilgisayar kelimeleri |
monitor | monitör |
computer tower | bilgisayar kulesi |
printer | yazıcı |
speaker | hoparlör |
keyboard | klavye |
mouse | fare |
modem | modem |
scanner | tarayıcı |
complete | tamamlamak |
part | bölüm |
power your computer | bilgisayara elektrik vermek |
type | tip, tür |
yazdırmak | |
document | döküman |
click | tıklamak |
connect | bağlanmak |
sound | ses |
useful | kullanışlı |
scan | taramak |
burn | cd yazdırmak |
crash | çarpmak |
download | indirmek |
start up | başlamak |
log on | giriş yapmak |
save | kaydetmek |
search | aramak |
grandmother | büyükanne |
a little girl | küçük kız |
telephone | telefon |
But now | Fakat şimdi |
get emails | e-posta almak |
library | kütüphane |
because | çünkü |
sort | çeşit, tür |
free | ücretsiz |
get angry | sinirlenmek |
again | tekrar |
lost some files | bazı dosyaları kaybetmek |
so now | bu yüzden şimdi |
always | her zaman |
everything | herşey |
hard disc | harddisk |
even | hatta |
CD writer | CD yazıcı |
online | çevirimiçi |
offline | çevirimdışı |
chat room | konuşma odası |
service provider | servis sağlayıcı |
publish (a page) | sayfayı yayınlamak |
search engine | arama motoru |
put a page | sayfa koymak |
software | yazılım |
finding web pages | web sayfaları bulmak |
company | şirket |
internet connection | internet bağlantısı |
purpose | amaç |
do the shopping online | çevirimiçi alışveriş yapmak |
search for information | bilgi aramak |
play online games | çevirimiçi oyunlar oynamak |
pay the bills | faturaları ödemek |
watch movies or videos | video yada film izlemek |
chat | sohbet etmek |
make new friends | yeni arkadaşlar edinmek |
use social networking sites | sosyal ağ sitelerini kullanmak |
buy tickets | bilet almak |
read newspapers | gazete okumak |
sometimes | bazen |
join | katılmak |
Internet Habits | internet alışkanlıkları |
good fun | iyi eğlenceler |
important for everything | herşey için önemli |
not as good as books | kitap kadar iyi değil |
of course | tabiki |
IT lesson | Bt dersi |
enjoy | eğlenmek |
also | aynı zamanda |
brilliant programs | zeki programlar |
drawing | çizmek |
designing | dizayn yapmak |
hate | nefret etmek |
looking for | aramak |
really | gerçekten |
boring | sıkıcı |
not as quick and easy as reading books | kitapdan okumak kadar hızlı ve kolay değil |
access | giriş yapmak |
in our lives | hayatlarımızda |
homework | ev ödevi |
projects | projeler |
smart phone | akıllı telefon |
However | Fakat |
amazing | şaşırtıcı |
my own website | kendi sitemde |
put video shows | video şovlar eklemek |
links to sports pages | spor sayfalarına link vermek |
chat rooms for teenagers | gençler için sohbet odaları |
In the future | gelecekte |
definitely | kesinlikle |
Without the Internet | internet olmaksızın |
Discuss | tartışmak |
How many | Kaç tane |
social networking site addict | sosyal ağ sitesi bağımlılığı |
loads of online friends | çevirimiçi arkadaşlarla doldurmak |
several | birkaç |
conversation | sohbet |
same time | aynı zamanda |
upload | yüklemek |
update | güncellemek |
But recently | Fakat geçenlerde |
feel worried | endişeli hissetmek |
meet | karşılaşmak |
real friend | gerçek arkadaş |
decide | karar vermek |
give it up | vazgeçmek |
for a while | bir süre |
reason | sebep |
actually | aslında |
concentrate | konsantre olmak |
reactivate | tekrar aktive etmek |
account | hesap |
spend | harcamak (zaman) |
Bugs | hatalar |
solution | çözüm |
different | farklı |
careful | dikkat |
enter | girmek |
strange | yabancı, tuhaf |
safely | güvenli |
explain | açıklamak |
Making an offer | teklif etmek |
Accepting | kabul etmek |
Refusing | reddetmek |
Making an excuse | mazeret getirmek |
other | diğer |
know | bilmek |
find | bulmak |
word | kelime |
puzzle | bulmaca |
attachment | ek |
log in | giriş yapmak |
log off | çıkış yapmak |
register | kayıt olmak |
web browser | tarayıcı |
below | aşağıda |
habit | alışkanlık |
internet connected device | internete bağlı cihaz |
member | üye |
share | paylaşmak |
send | göndermek |
eposta | |
surfing the net | internette gezinmek |
internet safety | internet güvenliği |
allow | izin vermek |
online identities | online kimlikler |
chat | sohbet etmek |
through | sayesinde |
rule | kural |
avoid | sakınmak |
use | kullanmak |
inform | bilgilendirmek |
password | şifre |
create | oluşturmak, yaratmak |
except | dışında |
stranger | yabancı |
forever | sonsuza kadar |
same | aynı |
agree | kabul etmek |
pretend | numara yapmak |
adult | yetişkin |
rude | kaba |
feeling | his |
behavior | davranış |
feel uncomfortable | rahatsız hissetmek |
chart | grafik |
source | kaynak |
information | bilgi |
geographical regions | coğrafi bölgeler |
distributions | dağılım |
region | bölge |
Middle East | Orta Doğu |
get news | haberleri okumak |
check sports scores | maç sonuçlarına bakmak |
get information about health | sağlık hakkında bilgi almak |
get information about technology | teknoloji hakkında bilgi almak |
research for school projects | okul projesi için araştırma yapmak |
send messages and emails | mesaj ve eposta göndermek |
listen to music | müzik dinlemek |
watch movies and serials | film ve dizi izlemek |
download software | program indirmek |
play online games | online oyun oynamak |
share photos | fotoğraf paylaşmak |
look for new places to live or visit | yaşamak ya da gezmek için yeni yerler bakmak |
practice English | ingilizce alıştırma yapmak |
access the Internet | internete girmek |
affect | etkilemek |
book fair | kitap fuarı |
brochure | afilş |
cable modem | kablolu modem |
classmate | sınıf arkadaşı |
comment | yorum |
confirm | onaylamak |
connection sign | bağlantı işareti |
disconnect | bağlantı kopmak |
express an opinion | fikrini açıklamak |
face-to-face interaction | yüzyüze etkileşim |
internet addict | internet bağımlısı |
internet user | internet kullanıcısı |
keep in touch | irtibatta olmak |
live chat | canlı sohbet |
processor | işlemci |
school counselling service | okul danışma servisi |
screen | ekran |
solve | çözmek |
state | devlet, eyalet |
web site designer | web site tasarımcısı |
ÜNİTE 6 KELİMELERİ - ADVENTURES
Adventures | Macera |
sharks | köpek balıkları |
reality game shows | gerçekci oyun şovları |
postcards | posta kartları |
match | karşılaştırmak |
phrases | ifadeler |
climb a volcano | volkana tırmanmak |
ride a camel | deveye binmek |
bungee jumping | ayağına ip bağlayıp yüksekten atlamak |
dive with sharks | köpek balıklarıyla dalmak |
ski down a mountain | dağda kayak yapmak |
jump out of a plane | uçaktan atlamak |
swim with dolphins | yunuslarla yüzmek |
ice climbing | buz tırmanışı |
words | kelimeler |
meanings | anlamları |
Then | Sonra |
use | kullanmak |
dictionary | sözlük |
check | kontrol etmek |
answers | cevaplar |
amusing | eğlenceli |
challenging | meydan okumak |
disappointing | hayal kırıklılığı |
embarrassing | utanç verici |
entertaining | eğlenceli |
fascinating | büyüleyici |
thrilling | heyecan verici |
amazing | şaşırtıcı |
exciting | heyecan verici |
making you feel ashamed or uncomfortable | sizi utandırmak ya da rahatsız hissettirmek |
causing you to laugh or smile | kahkaha attırmak ya da güldürmek |
interesting and fun | ilginç ve eğlenceli |
extremely interesting | tamamiyle ilginç |
forcing you to make a lot of effort | çok efor sarfetmenize zorlamak |
making you feel sad because something wasn’t as good, interesting, etc. as you wanted | üzgün hissetmeniz çünkü birşeyin istediğiniz kadar iyi, eğlenceli vb. olmaması |
surprising | şaşırtıcı |
Share | Paylaşmak |
ideas | fikirler |
skiing down a mountain | dağdan aşağı kaymak |
To me | Bana göre |
jumping out of a plane | uçaktan atlamak |
Compare | Karşılaştırmak |
below | altında |
parantheses | parantez |
as in the example | örnekteki gibi |
comparing | Karşılaştırma |
safer than | daha güvenli |
safe | güven |
Ice climbing | Buz tırmanışı |
dangerous | tehlikeli |
Swimmimg with dolphins | yunuslarla yüzmek |
caving | mağaracılık |
prefer | tercih etmek |
sentences | cümleler |
Expressing Preference | Tercihi İfade Etmek |
windsurfing in the ocean | okyanusta rüzgar sörfü yapmak |
sea life | deniz hayatı |
flying in a hot air balloon | sıcak hava balonu |
watch whales | balinaları izlemek |
historic place | tarihi yer |
jeep safari | jip safarisi |
desert | çöl |
thrilling ride | heyecanlı yolculuk |
Great Times | Muhteşem Zamanlar |
each person | her insan |
brilliant time | şaşalı zaman |
here | burada |
dream | hayal, rüya |
come true | gerçek olmak |
amazing experience | şaşırtıcı deneyim |
clear | temiz |
really | gerçekten |
close | yakın |
Best wishes | En iyi dileklerimle |
Greetings from Egypt | Mısırdan sevgiler |
guess | tahmin etmek |
Pyramids | piramitler |
behind | arka |
forget | unutmak |
Speak to you soon | yakında konuşuruz |
island | ada |
Mount Etna | Etna Dağı |
the largest active volcano | en büyük aktif volkan |
Europe | Avrupa |
Bye for now | Şimdilik Görüşürüz |
journey | gazi |
fairy chimneys | peri bacaları |
Cappadocia | Kapadokya |
traces | izler |
different civilisations | farklı medeniyetler |
discover | keşfetmek |
ancient land | antik toprak |
holiday | tatil |
pen-friend | mektup arkadaşı |
Adrenalin Junkies | Adrenalin Bağımlıları |
cycling | bisiklet sürmek |
mountain biking | dağ bisikleti sürmek |
Adventure lovers | Macera sevenler |
Physical activities | Fiziksel aktiviteler |
Extreme sports | tehlikeli sporlar |
Skydiving | Serbest paraşüt |
taking risk | risk almak |
Have you ever gone? | hiç gittin mi? |
I mean parachuting. | paraşüt kastettim |
risky | riskli |
admit | kabul etmek |
that would be great | muhteşem olurdu |
taking risks | risk almak |
water activities | su aktiviteleri |
canoeing | kano sporu |
attend | katılmak |
challenging | zorlayıcı |
kayaking | deniz kanosu yapmak |
In fact | Aslında |
sky sports | gökyüzü sporları |
hang-gliding | yelkenkanat ile uçmak |
equipment | cihaz, ekipman |
different | farklı |
carry | taşımak |
float | süzülmek |
slowing down | yavaşlamak |
speed | hız |
while falling | düşerken, inerken |
need | ihtiyacı olmak |
burning gas | gaz yakmak |
Prepare a simple brochure | basit broşür hazırlamak |
free time activities | boş zaman aktiviteleri |
My Top List for Sports | Sporlar için en iyiler listesi |
After-School Activities | Okul Sonrası Aktiviteleri |
pool | havuz |
weekends | hafta sonları |
autumn | sonbahar |
trekking | doğa yürüyüşü |
winter | kış |
rollerblading | patenle kaymak |
Extreme TV Programmes | Tehlikeli Tv Programları |
contestants | yarışmacılar |
win | kazanmak |
actually | aslında |
Over the years | yıllar boyunca |
jumped off buildings | binadan atlamak |
driven cars into swimming pools | havuza arabayla girmek |
eaten live spiders | canlı örümcek yemek |
exotic islands | Egzotik Adalar |
jungles | balta girmemiş orman |
Australian bush | Avustralya burçları |
lose | kaybetmek |
get hungry | acıkmak |
castle | kale |
the sea off the south west coast of France | Fransa kıyılarının güney batısı açıklarında |
go around | çevresini dolaşmak |
take part | katılmak |
collect keys | anahtar toplamak |
meet | karşılaşmak |
tiger | kaplan |
rock–climbing | kaya tırmanışı |
parachute diving | paraşütle atlamak |
swimming | yüzmek |
running | koşmak |
hard | zor |
easy | kolay |
tiring | yorucu |
boring | sıkıcı |
heart-stopping | kalp durması |
safety | güvenli |
protect | korumak |
injured | yaralı |
helmet | kask |
first-aid | ilk yardım |
basic medical treatment | temel tıbbı tedavi |
a hard hat to protect your head | başını korumak için sert şapka |
the state of not being dangerous or harmful | tehlikeli ya da zararlı olmama durumu |
extremely shocking or exciting | tamamiyle şok edici veya heyecan verici |
hurt or in pain | incinmek ya da acı içinde olmak |
to keep someone from something dangerous or bad | birini tehlikeli bir durumdan kurtarmak |
adventure sport | macera sporu |
following | sıradaki |
safety item | güvenlik teçhizatları |
ankle | ayak bileği |
proper footwear | uygun ayakkabı |
first-aid kit | ilk yardım kiti |
adrenalin seeker | adrenalin arayanlar |
brackets | parantez |
comparison | karşılaştırma |
concept | kavram |
consider | düşünmek |
decide on | karar vermek |
eye-catching | göz alıcı |
freedom | özgür |
hang gliding | deltakanatla uçuş |
hot air balloon ride | sıcak hava balonuyla uçuş |
manufacturer | üretici |
movements | hareket |
mysterious | gizemli |
narrative | öykü |
nature | doğa |
parkour runner | parkur koşucusu |
real size | gerçek boyut |
reason | sebep |
scenery | manzara |
scuba diving | oksijen tüpüyle dalış |
skateboarding | kaykay |
skillful | yetenekli, kabiliyetli |
suitable | uygun |
Tourism | Turizm |
travel guide | gezi rehberi |
capital city | başkent |
famous people | ünlü insanlar |
Match | karşılaştırma |
attractions | yerler |
Then make sentences | Sonra cümleler oluşturun |
castle | kale |
national park | doğal park |
historic site | tarihi mekan |
palace | saray |
resort | tatil yeri |
square | meydan |
tower | kule |
wall | duvar |
cannon | top (eski tip ağır silah) |
admire | hayran olmak |
ancient ruins | tarihi kalıntılar |
temples | tapınaklar |
wildlife | vahşi hayat |
visit | ziyaret etmek |
sultans | sultanlar |
kings | krallar |
queens | kraliçeler |
Describing Weather | Havayı anlatmak |
cloudy | bulutlu |
cold | soğuk |
rainy | yağmurlu |
snowy | karlı |
foggy | sisli |
stormy | fırtınalı |
windy | rüzgarlı |
icy | buzlu |
hot | sıcak |
freezing | dondurucu soğuk |
warm | ılık |
sunny | güneşli |
ski resort | kayak tatil yeri |
winter | kış |
Destination | Varış yeri |
tourist attractions | turistik yerler |
Share | Paylaşmak |
next trip | sonraki gezi |
offer | teklif etmek |
history | tarih |
heritage | miras |
culture | kültür |
gorgeous | muhteşem |
beaches | sahiller |
Hagia Sophia | Aya Sofya |
church | kilise |
became | olmak |
mosque | cami |
century | yüzyıl |
Ottoman Empire | Osmanlı İmparatorluğu |
museum | müze |
Fairy Chimneys | Peri Bacaları |
Cappadocia | Kapodakya |
natural | doğal |
rock | kaya |
formations | oluşumlar |
unique | tek |
historical heritage | tarihi miras |
balloon tour | balon turu |
good place | iyi yer |
go horse riding | at binmeye gitmek |
hiking | yürüyüş |
Stay | kalmak |
cave hotels | mağara otelleri |
all-inclusive | herşey dahil |
just | sadece |
bed | yatak |
breakfast | kahvaltı |
Library of Celsus | Celsus Kütüphanesi |
Ephesus | Efes |
The ruins of Ephesus | Efes harabeleri |
west coast | batı kıyısı |
The City of Ephesus | Efes Şehri |
one of the seven wonders of the ancient world | eski dünyada yedi harikadan biri |
small village | küçük köy |
on the southwest coast on the Aegean Sea | Ege denizinin güneybatı kıyısında |
shades | gölgeler |
turquoise | turkuaz |
remains | kalıntılar |
paraglide | paraglide |
unique panoramic views | benzersiz panoramik manzaralar |
Mount Nemrut | Nemrut Dağı |
southeastern | güneydoğu |
near the city of Adıyaman | Adıyaman şehrinin yakınında |
lion | aslan |
eagle | kartal |
various | çeşitli |
Greek | Yunan |
Persian | Pers, İranlı |
gods | tanrılar |
mountain top | dağ zirvesi |
sunrise | gündoğumu |
Patara Beach | Patara Sahili |
one of the longest sandy beaches in the Mediterranean | Akdenizin en uzun kumlu sahillerinden biri |
ground of endangered Loggerhead turtles | nesli tükenmekte olan |
Aspendos Theatre | Aspendos tiyatrosu |
ancient theatre | antik tiyatro |
survive | hayatta kalmak |
without losing any of its original qualities | orjinal kalitesinden birşey kaybetmeden |
different | farklı |
accomodation | konaklama |
choices | seçimler |
air sports | hava sporları |
longest beach | en uzun sahil |
interesting | ilginç |
unusual | olağandışı |
sand | kum |
really | gerçekten |
go on | devam etmek |
exciting ride | heyecanlı sürüş |
take up | almak, kaldırmak |
parachuting | paraşüt |
Open-top bus | Üstü açık otobüs |
Big Ben | ingiltere parlamentosundaki büyük saat çanı |
London Eye | Londra’da bulunan dünyanın en büyük dönme dolabı |
Oxford Street | Oxford Caddesi |
Tower of London | Londra Kulesi |
Houses of Parliament | Parlemento evleri |
Buckingham Palace | Buckingham Sarayı |
The River Thames | Thames nehri |
maps | haritalar |
Tower Bridge | kule köprüsü |
tour guide | tur operatörü |
Crown Jewels | Saray mücevherleri |
Changing of the Guards | nöbetçi değişimi |
ceremony | serenomi |
fantastic | fantastik, şahane, harika |
wonderful time | mükemmel zaman |
Marvellous | fevkalade |
spend | harcamak |
aunt | teyze |
especially | özellikle |
incredible | inanılmaz |
boiling hot | kavurucu sıcak |
lake | göl |
lovely | şirin |
between | arasında |
town | kasaba |
spectacular view | muhteşem manzara |
palm trees | palmiye ağaçları |
silence | sessiz |
relaxing weekend | rahatlatıcı hafta sonu |
city noise | şehir gürültüsü |
duck | ördek |
historical architecture | antik mimari |
Madame Tussauds Wax Museum | Madame Tussauds Balmumum Müzesi |
brochure | broşür |
advertisement | reklam |
postcard | posta kartı |
truly | gerçekten |
recreating | tekrar oluşturmak, yaratmak |
wax models | balmumu modelleri |
singers | şarkıcılar |
politicians | politikacılar |
royal family | kraliyet ailesi |
Stick | çubuk |
aquarium | akvaryum |
amusement park | lunapark |
art gallery | sanat galerisi |
shopping centre | alışveriş merkezi |
in fact | aslında |
European Union | Avrupa Birliği |
Stalactites | damlataşlar |
hang down | sarkmak |
roof | tavan |
stalagmites | dikit |
stick up | dik durmak |
Trevi Fountain | Trevi Çeşmesi |
souvenir | mücevher |
silk scarf | ipek şal |
excellent | mükemmel |
accommodation | konaklama |
architect | mimar |
architectural | mimari |
banana trees | muz ağaçları |
bridge | köprü |
budget | bütçe |
capital | sermaye, anapara, başkent |
cave | mağara |
chilly | serin, soğuk |
civilization | medeniyet |
climate | iklim |
clock tower | saat kulesi |
coconut palms | hindistan cevizi ağaçları |
construct | inşa etmek |
currency | para birimi, döviz |
damp | nemli |
design | dizayn etmek |
Egyptian | Mısır |
emperor | imparator |
empire | imparatorluk |
exchange information | bilgi alışverişi |
experience | deneyim |
explore | keşfetmek |
express preference | ekspress tercihi |
give reasons | gerekçe |
historic | tarih |
historical | tarihi |
hostel | pansiyon |
island | ada |
language | dil |
liberty | özgürlük |
location | konum, yer |
majestic mountains | büyük dağlar |
Mediterranean | Akdeniz |
memorable | unutulmaz |
multicultural | çok kültürlü |
population | nüfus |
province | il, vilayet |
pyramid | piramit |
recreational activities | dinlenme etkinlikleri |
sandy beaches | kumlu plajlar |
scene | sahne |
seaside | sahil |
sightseeing vacation | gezi tatil |
special | özel |
statue | heykel |
structure | yapı |
temperature | sıcaklık, derece |
the Caribbean | Karayip |
tomb | mezar |
trader | tüccar |
travel | seyahatra |
tropical flowers | tropikal çiçekler |
vacation | tatil |
waterfall | çağlayan |
weather | hava |
wonder | şaşkınlık |
worker | işçi |
ancient | antik |
lovely | çekici, harika |
Niagara Falls | Niagara Şelaleleri |
build | inşa etmek |
convenient | elverişli, uygun |
focal point | odak noktası |
civilization | medeniyet |
junction point | kavşak |
prophet | peygamber |
crystal-clear | çok berrak |
mild | ılıman, orta |
coast | sahil |
dessert | tatlı |
candied chestnut | kestane şekeri |
ÜNİTE 8 KELİMELERİ - CHORES
chores | ev işleri |
questionnaire | anket |
poem | şiir |
games | oyunlar |
Everyday Jobs | Günlük işler |
do the laundry | çamaşır yıkamak |
set the table | masayı kurmak |
wash the dishes | bulaşıkları yıkamak |
dry the dishes | bulaşıkları kurutmak |
make the bed | yatağı yapmak |
load the dishwasher | bulaşık makinesini yerleştirmek |
dust the furniture | mobilyaların tozunu almak |
do the ironing | ütü yapmak |
mop the floor | yeri paspaslamak |
make a to-do list | yapılacaklar listesi yapmak |
take out the garbage | çöpü çıkarmak |
tidy up his toys | oyuncakları toplamak |
vacuum the carpet | halıyı süpürmek |
dorm | yurt |
roommates | oda arkadaşları |
Do you mind | Sakıncası var mı? |
Yes, of course | Evet, tabi ki |
Yes, that’s fine. | Evet, bu iyi |
Sure, no problem! | Eminim, sorun yok! |
I’m afraid, I can’t. I … | Korkarım, yapamam, ben… |
I’m sorry, but … . | Üzgünüm, fakat |
I’d like to, but … . | İsterdim, fakat |
take out | çıkarmak |
rubbish | çöp |
extract | çıkarmak |
advice | tavsiye etmek |
flatmates | ev arkadaşları |
dirty | kirli |
untidy | dağınık |
invite | davet etmek |
feel embarrassed | utanmış hissetmek |
explain | açıklamak |
feelings | hisler |
realise | fark etmek |
upset | üzgün |
share | paylaşmak |
responsibilities | sorumluluklar |
really | gerçekten |
hope | umut etmek |
Write back | geri yazzmak |
Parent | ebeven |
talk about | hakkında konuşmak |
waste | atık |
I don’t mind | Umrumda değil |
vacuum | süpürge ile çekmek |
emptying | boşaltmak |
cleaning the bathroom | banyoyu temizlemek |
doing the washing-up | bulaşıkları yıkamak |
once a week | haftada bir kere |
get on my nerves | sinirlerimi bozuyor |
post | postalamak |
letter | mektuplar |
water the plants | çiçekleri sulamak |
together | birlikte |
run up to his room | odasına çıkmak |
cooking | pişirmek |
washing | yıkamak |
certainly | kesinlikle |
often | sık sık |
refuse | reddediyorum |
go off in a huff | burnundan … |
smell | koku |
worry about | endişelenmek |
she’s got a place of her own | kendine ait alanı var |
expect | umut etmek |
make his bed | yatağını yapmak |
tidy his room | odasını temizlemek |
do the washing-up | bulaşıkları yıkamak |
cook the meal | yemek pişirmek |
take the rubbish out | çöpü dışarı atmak |
pay the bills | faturaları ödemek |
take the dog for a walk | köpeği yürüyüşe götürmek |
water the flowers | çiçekleri sulamak |
iron the clothes | kıyafetleri ütülemek |
wash the car | arabayı yıkamak |
make the beds | yatakları yapmak |
various | çeşitli |
cook dinner | akşam yemeğini pişirmek |
walk the dog | köpeği gezdirmek |
play video games | video oyunları oynamak |
do the shopping | alışveriş yapmak |
responsible | sorumlu |
early | erken |
shelves | raflar |
trolley | el arabası |
put them back | geri yerine koymak |
entrance | giriş |
wear | giymek |
red nylon jacket | kırmızı naylon ceket |
black trousers | siyah pantolon |
He can’t stand wearing them | Onları giymekten kendini alamıyor |
discipline | disiplin |
simple | basit |
Teens | gençler |
housework | ev işi |
basic | temel |
skills | kabiliyetler |
physical activity | fiziksel aktivite |
burn off calory | kalori yakmak |
Doing housework | ev işi yapmak |
the best way to keep fit | formunu korumanın en iyi yolu |
The main content of the talks | konuşmanın ana konusu |
help around the house | ev işlerine yardım etmek |
mine | benimki |
study | çalışmak |
exams | sınavlar |
usually | genellikle |
anything | hiçbirşey |
mum | anne |
generally | genellikle |
prepare | hazırlamak |
weekends | hafta sonları |
I have a working mother | çalışan bir annem var |
empty the dishwasher | bulaşık makinesini boşaltmak |
sometimes | bazen |
visit | ziyaret etmek |
after dinner | akşam yemeğinden sonra |
allow | izin vermek |
rule | kural |
go out | dışarı çıkmak |
always | her zaman |
rights | haklar |
respect | saygı duymak |
During a lesson | ders sırasında |
public place | genel alan |
roads | yollar |
shops | dükkanlar |
We have to think of others | diğerlerini düşünmek |
obey | kurallara uymak |
essays | denemeler |
useless | işe yaramaz |
make life easy | hayatı kolay yapmak |
crazy | çılgın |
quite | sessiz |
necessary | gerekli |
mimes | mimikler, taklit etmek |
turn on | açmak |
turn off | kapatmak |
unlock | kilidi açmak |
lock | kilitlemek |
break | kırmak |
fix | tamir etmek |
report | rapor etmek |
borrow | ödünç almak |
return | geri getirmek |
move | hareket, oynatmak |
put back | geri yerine koymak |
concern | ilgilendirmek |
don’t mess with it | buna karışma |
girls’ boarding school | kız yatılı okulu |
live | yaşamak |
white blouse | beyaz bluz |
grey skirt | gri etek |
long sleeves | uzun kollu |
make-up | makyaj yapmak |
lipstick | ruj |
go into town | kasabaya gitmek |
building blocks | inşaat blokları |
clean up the house | evi temizlemek |
couch | kanepe |
diary | günlük |
directions | talimatlar, emirler, yol tarifi |
do the grocery shopping | manav alışverişini yapmak |
dust the shelves | rafların tozunu almak |
excited | heyecanlı |
family member | aile üyesi |
feed | beslemek |
feeling | hissetmek |
fold | katlama |
hang | asmak |
mop | paspas |
newspaper | gazete |
obligation | zorunluluk |
pick up | toplamak |
put away | kenara koymak |
sibling | kardeş |
sweep | süpürmek |
take care of the pet | evcil hayvan beslemek |
task | görev |
vacuum the floor | yerleri süpürmek |
household | ev ya da aileye ait |
desk | masa |
neat | derli toplu |
carpet | halı |
plant | bitki, çiçek |
potted | saksıda, dikili |
peer | yaşıt, akran |
assessment | değerlendirme |
ÜNİTE 9 KELİMELERİ - SCIENCE
science | bilim |
letter | mektup |
plant | bitki |
washing machine | çamaşır makinesi |
Words Related to Science | Bilimle ilgili kelimeler |
scientist | bilim insanı |
lab | laboratuvar |
test tube | test tüpü |
vaccination | aşılama |
design | dizayn etmek |
invent | icat etmek |
research | araştırma |
discover | keşfetmek |
Chinese | Çinli |
first | ilk |
toothbrush | diş fırçası |
planet | gezegen |
Pluto | Plüton |
Russians | Ruslar |
satellite | uydu |
Norway | Norveç |
special | özel |
tool | araç |
slice | dilimlemek |
cheese | peynir |
company | şirket |
fast | hızlı |
ketchup | ketçap |
come out | dışarı çıkmak |
bottle | şişe |
engineer | mühendis |
experiment | deneyim |
explosion | patlama |
model | model, örnek |
building | inşaat, bina |
bridge | köprü |
ice | buz |
float | şamandıra, duba |
windmill | yeldeğirmeni |
decide | karar vermek |
hit | vurmak, çarpmak |
tree | ağaç |
discovery | keşfetme |
test | test etmek |
myths | efsaneler, mitler |
spend | geçirmek (zaman) |
exploding pen | patlayıcı kalem |
really | gerçekten |
fill | doldurmak |
explosive | patlayıcı |
threw | atmak, fırlatma |
Guess what? | Tahmin et ne? |
ground | yer |
big explosion | büyük patlama |
another | diğer |
Pirates of the Caribbean | Karayip Korsanları |
cover | kapak |
go into | içine girmek |
dark place | karanlık yer |
better | daha iyi |
walk around | dolaşmak |
object | nesne |
serious | ciddi |
great | harika |
hear | duymak |
come into | girmek, katılmak |
kitchen | mutfak |
clean it up | temizlemek |
cloth | kıyafet |
chemical substance | kimyasal madde |
coin | bozuk para, jeton |
about | hakkında |
weird | garip |
Turn off | kapatmak |
Look out! | Dikkat et! |
pour | dökmek |
bionics | biyonik |
definition | tanım |
body parts | vücut parçaları |
science fiction | bilim kurgu |
stories | hikayeler |
Bionic Parts | Biyonik Parçalar |
sound | gibi gelmek |
replace | yerine koymak |
machine | makine |
study | çalışma |
living systems | canlı sistemler |
solve | çözmek |
engineering problem | mühendislik problemleri |
For example | Mesela |
bird | kuş |
fly | uçmak |
improve | geliştirmek |
airplane design | uçak dizaynı |
use | kullanmak |
information | bilgi |
artificial parts | yapay parçalar |
successfully | başarılı |
area | yer |
limb | uzuv (bacak, kol gibi) |
clumsy | biçimsiz |
prosthetic | protez |
control | kontrol |
electronically | elektronik |
behave | davranmak |
almost | hemen hemen |
like real ones | gerçek olanı gibi |
amazing | şaşırtıcı |
development | geliştirme |
within | içinde |
field | alan |
artificial eye | yapay göz |
blind | kör |
Similarly | Benzer bir şekilde |
artificial ears | yapay kulaklar |
send | göndermek |
sound signals | ses sinyalleri |
brain | beyin |
hearing-impaired people | işitme engelli insanlar |
regain | yeniden kazanmak |
even | hatta, bile |
skin | deri |
thanks to …. | sayesinde …. |
accident | kaza |
including | içermek |
complaint | şikayet |
A New Life | Yeni bir hayat |
leg | bacak |
became | olmak |
depressed | depresif |
athlete | atlet |
anything | hiçbirşey |
came along | ortaya çıkmak, görünmek, iyileşmek |
incredible | inanılmaz |
advance | gelişme |
physical skills | fiziksel kabiliyetler |
In fact | Aslında |
medicine | tıp |
Photosynthesis | fotosentez |
synthesis | sentez |
mean | anlamına gelmek |
sugar | şeker |
carbon dioxide | karbondioksit |
sunlight | güneş ışığı |
oxygen | oksijen |
way | yol |
cell | hücre |
Chloroplasts | Kloroplast |
make the plants green | bitkileri yeşil yapar |
die | ölmek |
a result of | sonucu olarak |
breathe | nefes almak |
follow | takip etmek |
speak | konuşmak |
miss | özlemek |
point | konu, mesele, nokta |
repeat | tekrarlamak |
Researcher | Araştırmacı |
fossil | fosil |
operate | çalıştırmak |
explore | keşfetmek |
space | uzay, boşluk |
implant | protez |
person born blind | kör doğan insan |
vaccinate | aşılama |
protect | korumak |
dangerous | tehlikeli |
illnesses | hastalık |
chemistry | kimya |
Gravity | yerçekimi |
Electricity | elektrik |
produce | üretmek |
current | şimdiki |
Penicillin | penisilin |
antibiotic | antibiyotik |
X-rays | X ışınları |
Atomic Bomb | Atom Bombası |
greatest | en büyük |
refine | geliştirmek |
uranium | uranyum |
built | inşaa etmek |
determine | belirlemek |
cause | sebep olmak |
Light Bulb | Lamba |
a long-lasting | uzun süreli |
powerful | güçlü |
drug | ilaç |
bacteria | bakteri |
Archeologist | Arkeolog |
human footprints | insan ayakizi |
report | rapor etmek |
Astronomer | Astronom, gökbilimci |
minor | küçük |
named | adlandirilmis |
beyond | ötesinde |
solar system | güneş sistemi |
develop | geliştirmek |
pitch | saha |
Chemist | Kimyager |
conduct | davranış |
examine | incelemek |
patient | hasta |
computed tomograph | bilgisayarlı tomografi |
microscope | mikroskop |
philosopher | filozof |
moon | ay |
arthritis | artrit |
best-selling | en çok satan |
painkiller | acı kesen |
world | dünya |
century | yüzyıl |
pressing | baskı |
a few | bir kaç |
buttons | tuş |
squeeze | sıkma |
sailor | denizci |
bag | çanta |
drop | sarkıtmak |
pull | çekmek |
huge | büyük |
bucket | kova |
wood | ağaç |
finger | parmak |
bottom | alt |
Later | sonra |
wringer | merdane |
Thankfully | Neyse ki, şükürler olsun |
fully automatic machine | tam otomatik makine |
in use | kullanımda |
By the 1960s | 1960’larda |
cheaper | daha ucuz |
scientific | bilimsel |
chlorophyll | klorofil |
sunlight | güneş ışığı |
cellulose | selüloz |
grow | büyümek, yetişmek |
process | süreç |
Fundamental | temel, ana, esas |
Unlike | Aksine |
miracle | mucize |
Capture | yakalama |
leaves | yapraklar |
size | boyut |
replaceable | değiştirilebilir |
laboratory | laboratuvar |
true | gerçek |
correct | doğru |
clever | zeki |
cardboard | karton |
check | kontrol etmek |
something | birşeyler |
draw | çizmek |
plan | plan yapmak |
accelerate | hızlandırmak |
achievement | başarı |
amount | miktar |
astonishing | şaşırtıcı |
astronomy | astronomi |
award | ödül |
cancer | kanser |
compass | pusula |
cosmos | kozmos |
description | açıklama |
destroy | yok etmek |
diagnose | teşhis etmek |
discoverer | kaşif |
discussion | tartışma |
DNA computer | DNA bilgisayarı |
ecosystem | ekosistem |
environmental engineering | çevre mühendisliği |
genetic | genetik |
glacier melts | buzulların erimesi |
global worming | küresel ısınma |
humanity | insanlık |
imagine | hayal etmek |
inform | bilgilendirmek |
innovation | yenilik |
interactive | interaktif |
invention | buluş |
inventor | mucit |
investigator | araştırmacı |
major diseases | önemli hastalıklar |
material | malzeme, madde |
mechanical computer | mekanik bilgisayar |
micro-device | mikro cihaz |
motion picture camera | sinema kamerası |
nanomedicine | nanotıp |
nanotechnology | nanoteknoloji |
organism | organizma |
outstanding | seçkin |
phonograph | fonograf |
powered aircraft | motorlu uçaklar |
practical | pratik |
principle | prensip, ilke |
prototype | prototip |
science museum | bilim müzesi |
science show | bilim gösterisi |
specific | belirli |
spectacular | muhteşem |
steel | çelik |
store | mağaza |
surgery | ameliyathane |
synthetic | sentetik |
technician | teknisyen |
telescope | teleskop |
thesis | tez, sav |
ultra-delicate | ultra-ince |
universe | evren |
unlimited | limitsiz |
volunteer | gönüllü |
ÜNİTE 10 KELİMELERİ - NATURAL FORCES
Natural Forces | Doğal Afetler |
traffic jam | trafik sıkışıklığı |
news presenter | haber sunum |
fish | balık |
natural disasters | doğal afetler |
avalanche | çığ |
landslide | heyelan |
forest fire | orman yangını |
drought | kuraklık |
earthquake | deprem |
tornado | kasırga |
tsunami | tsunami |
volcanic eruption | volkanik patlama |
flood | sel |
dry soil | kuru toprak |
burning pine trees across the hill | tepenin üzerinde çam ağaçları yanıyor |
snow falling down a mountain | dağdan kar düşüyor |
earth on mountain road | dağ yolunda toprak |
huge wave hitting the city | şehri vuran büyük dalga |
cars under the water | suyun altında arabalar |
strong wind going round in a circle | daire içinde güçlü rüzgar |
collapsed buildings | yıkılan binalar |
lava falling down | düşen lav |
save | kurtarmak |
Earth | Dünya |
save water | su tasarrufu |
waste | atık, gereksiz kullanmak |
leave | ayrılmak |
taps | musluklar |
pollute | kirlilik |
river | nehir |
lake | göl |
sea | deniz |
death | ölüm |
injury | yaralı |
physical damage | fiziksel hasar |
How to Survive an Earthquake | Depremde nasıl hayatta kalınır |
happen | meydana gelmek |
one of them | onlardan biri |
take a course | eğitim almak |
action | hareket |
possible | muhtemel |
Before | Önce |
first | ilk |
get | almak |
professional help | profesyonel yardım |
repair | tamir etmek |
electric wires | elektrik kabloları |
gas lines | gaz hatları |
fasten | bağlamak |
shelves | raflar |
mirrors | aynalar |
frames | çerçeve |
protect | korumak |
earthquake-resistant | depreme dayanıklı |
hold | tutmak |
earthquake drills | deprem tatbikatları |
Drop | eğilmek |
cover | saklanmak |
hold on | beklemek |
During | Sırasında |
move | hareket etmek |
a lot | fazla |
nearby | yakınlarında |
safe | güvenli |
place | yer |
slowly | yavaşca |
stay | kalmak |
indoor | içerde |
until | -e kadar |
shaking | sallantı |
After that | Ondan sonra |
go out | dışarı çıkmak |
elevator | asansör |
dangerous | tehlikeli |
outside | dışarı |
vehicle | araç |
as quickly as possible | mümkün olduğunca hızlı |
building | bina |
tree | ağaç |
bridge | köprü |
aftershock | artçı |
careful | dikkatli |
object | nesne |
fall off | düşmek |
coastal area | kıyı alanı |
stay away | uzak durmak |
happen | meydana gelmek |
take place | gerçekleşmek |
gist | özet, anafikir |
News reader | Haberi okuyan |
erupt | püskürmek |
hot rock | sıcak kayalar |
News reporter | Haber muhabiri |
midday news | gün ortası haberleri |
Hurricane | kasırga |
hit | vurmak |
damage | zarar |
Katrina’s wind speed | Katrina rüzgar hızı |
huge amounts | büyük miktarlarda |
As a result of this | Bunun sonucu olarak |
capital | başkent |
Mount Everest | Everest dağı |
right? | doğru mu? |
water shortage | su kıtlığı |
extinction of species | türlerin yok olması |
pollution | kirlilik |
deforestation | ormansızlaşma, ormanları yok etme |
natural resource depletion | doğal kaynakların tükenmesi |
waste disposal | atıkların yok edilmesi |
global warming | küresel ısınma |
overpopulation | aşırı nüfus |
public health issues | halk sağlığı sorunları |
climate change | iklim değişikliği |
ozone layer depletion | ozon tabakası delinmesi |
toxic materials | toksik maddeler |
loss of biodiversity | biyolojik çeşitliliğin kaybı |
ocean acidification | okyanus asitlenmesi |
enough | yeterli |
the most threatening problem | en çok tehdit eden problem |
famine | kıtlık |
educate | eğitmek |
wasting water | su israfı |
planet | gezegen |
cholera epidemic | kolera salgını |
litter | çöp |
school garden | okul bahçesi |
bin | kutu |
garbage bins | çöp kutusu |
warn | uyarmak |
campaign | kampanya |
keep | saklamak, tutmak |
prepare | hazırlamak |
leaflets | broşür |
petrol shortage | petrol kıtlığı |
roads | yollar |
cause | sebep olmak |
air pollution | hava kirliliği |
carry | taşımak |
public transport | toplu taşıma |
environmentally | çevresel |
friendly | arkadaşça, dostça |
at the same time | aynı zamanda |
Carpools | arkadaşının arabasıyla |
reduce | azaltmak |
electric car | elektrikli araba |
cleaner solutions | daha temiz çözümler |
prediction | tahmin |
war | savaş |
poverty | yoksulluk |
fire | ateş |
crime | suç |
bombing | bombalama |
rescue teams | kurtarma takımları |
medical supplies | tıbbi malzemeler |
polluted water | kirli hava |
collect donations | bağış toplamak |
volunteer team | gönüllü takım |
leave homes | evden ayrılmak |
cause flood | sele sebep olmak |
left the village | köyden ayrılmak |
deep | derinlik |
town | kasaba |
situation | durum |
swept | süpürmek |
dry forest | kuru orman |
destroying | tahrip etmek |
Heavy rains | Ağır yağmur |
tonnes of rock | tonlarca kaya |
mud | çamur |
slide down | aşağı kaymak |
mountainside | dağ etrafı |
railway line | tren yolu |
huge wave | devasa dalga |
shore | kıyı |
terrifying speed | korkutucu hızla |
Luckily | Neyse ki, şans eseri |
manage | başarmak |
escape | kaçmak |
higher ground | daha yüksek yerler |
lasted | sürmek |
lost | kaybetmek |
reached | ulaşmak |
rescued | kurtarmak |
sent | göndermek |
struck | vurmak |
south coast | güney sahili |
arrive | varmak |
However | Fakat |
flying metal | uçan metaller |
Emergency services | Acil Servis |
charities | Hayır vakıfları |
tents | çadırlar |
air conditioner | klima |
authority | yetki |
break | mola |
burn calories | kalori yakmak |
circular | dairesel, yuvarlak |
cloth | bez, kumaş, kıyafet |
compact | kompakt, yoğun |
cone | koni, külah |
crash | kilitlenme, kaza |
crawl | emeklemek, yavaş ilerlemek |
crops | ekin, ekmek |
dam | baraj |
debris | enkaz, döküntü |
desert | çöl |
disaster | afet, yıkım |
double-sided | çift taraflı |
dust | toz |
eco-conscious | çevre bilinci |
eco-friendly | çevre dostu |
extremely | son derece |
forest | orman |
frighten | korkunç |
gather | toplamak |
glass | cam |
greenhouse gases | sera gazları |
homeless | evsiz |
immediately | hemen |
improve | geliştirmek |
include | içermek |
inhale | solumak |
knowledge | bilgi |
local | yerel |
magnitude | kadir, büyüklük |
make noise | gürültü yapmak |
make suggestion | öneride bulunmak |
mass | kitle |
massive | masif |
metal | maden, metal |
meteor | meteor |
movement | hareket |
occur | meydana gelmek |
overflow | taşma |
plastic | plastik |
precious | değerli, kıymetli |
priority | öncelik |
recycle | geri dönüşüm |
remain | kalmak, sürdürmek |
result | sonuç |
reuse | yeniden |
Richter scale | richter ölçeği |
safe-room | güvenli oda |
separate | ayrı |
shake | sallamak |
soda can | soda kutusu |
speed | hız |
spin | dönme |
sprinkler system | yağmurlama sistemi |
strike | grev |
sturdy | sağlam |
suburb | banliyö, varoş, kenar mahalle |
support | desteklemek |
surface | yüzey |
trapped | tuzağa düşmek |
travel | seyahat etmek |
turn off | kapamak |
unplug | fişini çekmek |
upside-down | ters |
violent | şiddetli, sert |
wave | dalga |
wind | rüzgar |
slope | yamaç, yokuş |
Yorumlar
Yorum Gönder